ZAMANSIZ VE MEKANSIZ KALMAK NAMAZDA KAYBOLMAK
Dışarıda esen rüzgar balkondaki beyaz tülleri uçururken bir yandan da Akdeniz esintisini ve sesini küçük evin beyaz boyalı duvarlarına taşımaktaydı. Yeni silinmiş ev mis gibi sabun kokarken; çamaşır makinasında yeni çamaşırlar yıkanmakta idi. Adı Yeşil olan beyaz kedi ile sokak kapısının önünde uzanmış bu derin bu efsunlu sessizliğin tadını çıkarmakta idi.
Ve kadın mavi baş örtüsü; üstünde desenli uzun elbisesi ile bir kez bir kez daha eğmekte idi başını sabun kokan yıllar önce annesi tarafından işlenmiş olan yeşil desenli seccadeye.
Zaman yoktu, mekân yoktu. Hatta dışarıda dünyayı sarsan salgın hastalık bile yoktu. Başı secdede ruhu kim bilir nerede idi. Kayıp zamanların izinden belki de artık kaybolmamak üzere her Allahû ekber deyişte.
Zaman sonsuz bir tünel misali alıp götürürken dünyayı ve insanları ve dışarıda kırılırken ortalık salgın hastalıktan kadın o anda değildi. Şimdi orada değildi. Belki yarın beyaz önlüğü içinde orada olacaktı; belki de ağlayacaktı belki de onun için ağlayacaklardı. Ama o anda orada zaman ve mekan yoktu. Anda kalmanın bir kez daha tadına varırken gerçek geleceği için bir kez bir kez daha başını seccadeye indirirken umut acz ve korku içinde dünyadan kopalı çok olmuştu.
Adı yaşı, parası kariyeri otomobili evi giysileri hatta bir geçmişi bile yoktu. O sadece Allah aşkı içinde aczini ve çaresizliğini kabul eden amma Rahman ve Rahim adının verdiği umut içinde dua eden bir kuldu. Küçücük bir seccade üstünde dünyalara ulaşmaya çalışan yalnızlığını bile unutmuş bir insan. Anda idi bir kez daha kısa ve uzun; derin ve zengin, yalnız ama kalabalık bir anda. O anda kim bilir ki aynı anda farklı mekanlarda kaç secde gerçekleşmekte idi kaç seccade kumaşına.
Anda idi sadece o anda orada….
Ne adı, ne sanı, hatta geçmişinin bile olmadığı o anda….
Rüzgar Akdeniz kokusunu ve sesini beyaz duvarlara taşırken kedi bile kapının önünde sessizken dünyada kaç kişi alemleri sığdırmaya çalışmakta idi seccadelerinin sabun kokusuna… O anda….
AŞKLA
26.04.2020
KARAÖZ / ANTALYA
Dışarıda esen rüzgar balkondaki beyaz tülleri uçururken bir yandan da Akdeniz esintisini ve sesini küçük evin beyaz boyalı duvarlarına taşımaktaydı. Yeni silinmiş ev mis gibi sabun kokarken; çamaşır makinasında yeni çamaşırlar yıkanmakta idi. Adı Yeşil olan beyaz kedi ile sokak kapısının önünde uzanmış bu derin bu efsunlu sessizliğin tadını çıkarmakta idi.
Ve kadın mavi baş örtüsü; üstünde desenli uzun elbisesi ile bir kez bir kez daha eğmekte idi başını sabun kokan yıllar önce annesi tarafından işlenmiş olan yeşil desenli seccadeye.
Zaman yoktu, mekân yoktu. Hatta dışarıda dünyayı sarsan salgın hastalık bile yoktu. Başı secdede ruhu kim bilir nerede idi. Kayıp zamanların izinden belki de artık kaybolmamak üzere her Allahû ekber deyişte.
Zaman sonsuz bir tünel misali alıp götürürken dünyayı ve insanları ve dışarıda kırılırken ortalık salgın hastalıktan kadın o anda değildi. Şimdi orada değildi. Belki yarın beyaz önlüğü içinde orada olacaktı; belki de ağlayacaktı belki de onun için ağlayacaklardı. Ama o anda orada zaman ve mekan yoktu. Anda kalmanın bir kez daha tadına varırken gerçek geleceği için bir kez bir kez daha başını seccadeye indirirken umut acz ve korku içinde dünyadan kopalı çok olmuştu.
Adı yaşı, parası kariyeri otomobili evi giysileri hatta bir geçmişi bile yoktu. O sadece Allah aşkı içinde aczini ve çaresizliğini kabul eden amma Rahman ve Rahim adının verdiği umut içinde dua eden bir kuldu. Küçücük bir seccade üstünde dünyalara ulaşmaya çalışan yalnızlığını bile unutmuş bir insan. Anda idi bir kez daha kısa ve uzun; derin ve zengin, yalnız ama kalabalık bir anda. O anda kim bilir ki aynı anda farklı mekanlarda kaç secde gerçekleşmekte idi kaç seccade kumaşına.
Anda idi sadece o anda orada….
Ne adı, ne sanı, hatta geçmişinin bile olmadığı o anda….
Rüzgar Akdeniz kokusunu ve sesini beyaz duvarlara taşırken kedi bile kapının önünde sessizken dünyada kaç kişi alemleri sığdırmaya çalışmakta idi seccadelerinin sabun kokusuna… O anda….
AŞKLA
26.04.2020
KARAÖZ / ANTALYA